XIX. yüzyıla gelindiği zaman hızla artan askerî harcamalar devletin vergi toplama gücünün ötesine taşmıştı.
Savaş harcamaları iç finans piyasalarının gücünün ötesinde kaynaklar gerektiriyordu. Osmanlı bürokrasisi dış borçlanma konusunda uzun süre tereddüt etti ancak 1853 yılında başlayan Kırım Savaşı devam ederken 1854’te Osmanlı Devleti, Avrupa mali piyasalarında uzun vadeli tahviller (senet) satmaya başladı.
Kısa zamanda dış borçlanma bütçe açıklarına karşı mücadelede başvurulan en belirgin yöntem konumuna geldi. Bu sürecin erken aşamalarında, Kırım Savaşı sırasında İngiliz hükûmeti Osmanlı Devleti’ni destekledi.

İngiltere, Mısır’ın yıllık vergi gelirinin dış borç ödemelerine ayrılması karşılığında, piyasaya çıkarılan Osmanlının tahvillerini garanti etti. 1854’te beş milyon İngiliz sterlini talep edilmesine rağmen üç milyon İngiliz sterlini borç yapılabildi. Osmanlı hazinesi alınan borçla savaşın masraflarını karşılayamadı. Bunun üzerine yaklaşık sekiz ay sonra 1855’te İngiltere ile yeni bir borçlanma anlaşması imzalandı.
İngiltere, Kırım Savaşı’nın masraflarının karşılanması şartıyla borç verdi. Böylece Osmanlı maliyesi üzerindeki yabancı kontrolü başladı. 1858 yılındaki beş milyon sterlinlik borçlanma ile birlikte esas mali kontrol geldi. Bu borçlanmada yabancıların mali kontrol hakkını içeren hükümler yer aldı. Bundan sonraki yirmi yılda Osmanlı Devleti Londra, Paris, Viyana ve diğer Avrupa borsalarından giderek daha da kötü şartlarda büyük miktarlarda borç aldı. Bu süreç içinde net olarak ele geçen kaynakların hemen hemen tümü devlet giderleri için yapılan harcamalara ayrıldı.

1870’lerde dış borç ödemelerini karşılayabilmek için yeni borçlanmalara gidildi. Borç ödemelerinde kesintiye gidilmesi kaçınılmaz hâle geldi. Sonuçta Osmanlı Devleti’nin dış borçlanması kısa sürede devletin kaldıramayacağı ağır bir yük hâline geldi.
İlk Yorumu Siz Yapın