Türkiye Selçuklularının Yassıçemen’deki başarısından dolayı Moğollar, Sultan Keykubad’a karşı tedbirli davranmaya devam etmiştir.
Ancak I. Alâeddin Keykubad’ın 1237’de ölümü ve tahta II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in geçmesinden sonra devlet bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır.

Selçukluların Babailer Ayaklanması’nda zayıf duruma düştüğünü gören Moğollar, harekete geçerek Anadolu’ya girmiştir. Erzurum’un yağmalanması ve halkın büyük kısmının kılıçtan geçirilmesi, Türkiye Selçukluları ile Moğollar arasında bir savaşı kaçınılmaz hâle getirmiştir. Bu durum karşısında II. Gıyâseddin Keyhüsrev, Moğollara karşı müttefik arama yoluna gitmiştir. Moğolların, bölgenin tamamına zarar vereceğini belirten Sultan, ortak düşman karşısında Müslüman veya Hristiyan herkesin kendisine destek vermesini istemiştir.
Hazırlıklardan sonra Kayseri’de, temelini Selçukluların oluşturduğu ve Gürcü-Frank paralı askerlerinin de katıldığı yaklaşık 80 000 kişilik bir ordu toplanmıştır. Halep melikinin gönderdiği 3 000 kişilik bir kuvvet de Sivas’ta bu orduya katılmıştır.
Moğolların Sivas üzerine yürümesi ile karşı harekete geçen II. Gıyâseddin Keyhüsrev, Erzincan ile Sivas arasında bulunan Kösedağ mevkinde ordugâhını kurmuştur. 1243’te yapılan bu savaşta Selçuklular ağır bir mağlubiyet almıştır. Savaş sonunda Sultan ordusunu bırakarak savaş alanından kaçmış, devlet hazinesi ve ordunun bütün techizatı Moğolların eline geçmiştir.

Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’da ilerlemeye başlayan Moğollar, Baycu Noyan idaresinde Sivas’a girmiş ve şehri yağmalamıştır. Buradan Kayseri’ye ilerleyen Moğollar, bu önemli ticaret merkezini de yağmaladıktan sonra geri dönmüştür. Savaştan sonra Selçuklu veziri Moğollarla anlaşma yapmış ve Moğollar, Türkiye Selçuklularını vergiye bağlamıştır. Anadolu’daki Moğol Dönemi; Kösedağ yenilgisi ile başlamış ve Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu sonrasına, yaklaşık 1340’lara kadar sürmüştür. İran kökenli olan Selçuklu devlet adamları, devlet idaresinde Moğol temsilcisi gibi davransa da Türkmen beylerinin direnişi, bölgedeki Moğol gücünün kırılmasında etkili olmuştur.
IV. Kılıç Arslan ile Vezir Süleyman Müineddin Pervane arasındaki çekişmelerde de Moğollar, Pervane’yi desteklemiş ve IV. Kılıç Arslan, 1266’da Pervane tarafından öldürülmüştür. Üç yaşında tahta geçirilen III. Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında hâkimiyet tamamen Pervane’de olmuştur.
Pervane, Moğollar ile Memlûkluları birbirine düşürerek Anadolu’yu Moğol baskısından kurtarmak istemiştir. Baybars ise bu oyuna gelmemiş ve Anadolu’dan ayrılmıştır. Elbistan Savaşı’nın intikamını almak için 30 000 kişilik bir kuvvetle Anadolu’ya giren Moğol hükümdarı Abaka Han yaklaşık 200 000 insanı öldürmüş ve Pervane’yi idam ettirmiştir. Bundan sonra ise Anadolu’da Moğol İstilası’nın etkisi daha fazla hissedilmeye başlanmıştır.
Bu dönemde Türkmenler, Anadolu’da dikkat çekmeye başlamıştır. Moğol zulmüne karşı ilk tepkiler, şeyh ve dervişler tarafından cihat fikriyle organize edilen Türkmenlerden gelmiştir. Çok geçmeden isyana dönüşen bu tepkilerin ilk örneği Hatiroğlu Şerafeddin Bey’in 1276’daki Moğollara isyanıdır. Bu isyanda Karamanoğlu I. Mehmed Bey, Hatiroğlu Şerafeddin Bey’e destek vermiştir.
İlk Yorumu Siz Yapın